29 Ocak 2009 Perşembe

bir bireyin hayalleri.

birey olmak nedir ?
"sen" olmaktır en başta.tamamiyle kendin olmaktır.ne olursa olsun dünyada yalnız olduğunu kabullenmektir.sevgili , arkadaş , aile ve benzerlerinin varlığında bile yalnız olduğunu ve olman gerektiğini bilebilmektir.tutunmak ya da tutunmamanın kararını vermektir.ölmeyi yada yaşamayı seçmenin en kolay yoludur.kaybedince mi yoksa kazanınca mı gerçekten kaybetmişsindir bilmektir.çünkü kazanmayı kadıramayacağın zaferlerin farkında olmaktır.

hissettiklerini gerçekten hissetmendir.yaptıklarını gerçekten yapmak istediğin için yapmaktır.sorumluluklarını kendin seçmendir.umursamamanın ama gerçektende umursamamanın verdiği hazdır.kendini ve kimseyi hiç bir zaman mutlu edemeyeceğini ve mutlak mutluluğun hiç bir zaman olmadığını bilmenin olgunluğudur.öncesizliktir , sonrasızlıktır ve önemsizliktir.zamansız gelen ölümlerin seni her seferinde bir kez daha öldürmesine izin vermektir yahut yine zamansız gelen yaşamın her seferinde seni yakalamasına izin vermektir.istediğin zaman yaşamak ve istediğin zaman ölmektir.
zamansızlıktır..
huzurdur..

özgürlüktür..

ve en çokda , gitmektir..


evet , "gitmek" bir bireyin en büyük hayalidir.hiç gidilmeyen bir yere gitmek yahut gidilipte anlatılamayan bir yere gitmek.dönmek ve sonra yeniden gitmek.her seferinde tekrar bir yerlere gideceğini kendi bilir ama kimse bunu bilemez.

benimde gitmek hakkında hayallerim var.hayal kurmak bedelsiz bir şey sonuçta.

bir gün tamamen yukarıda bahsettiğim gibi bir birey olarak elimde ufak bir çantayla bir trene binicem.ihtimalen yaşadığım ülkenin topraklarını bir an önce terkeden bir tren olacak.boş ve soğuk bir kompartımanda üstümde siyah montum balkanların karlı dağları arasında ileliyor olucam.hiç bir düşünceye sahip olmadan sadece gitmenin verdiği müthiş hazzı hissederek yol alıcam satalerce.yorulsamda uyumucam.çünkü tek bir kare bile kaçırmak istemicem o pencereden bakarken.sahibi dışında kimsenin uğramadığı o yıkık dökük değirmeni görücem ve orda olmak isticem.ama hızla geçicem yanından..dağları seyredicem.çok uzaktaki kasabalara bakacam.kulağımda sigor ros yahut anthony and the johnsons olacak.orda yokmuşum gibi , nefes almıyormuşum gibi gelicek.o anda hiç kimse olmanın beni ne kadar "birey" yaptığını hissedicem.gözlerim kapanıcak ve gülümsücem..

budapeşte'ye henüz varmadan kimsenin kesinlikle inmediği bir kasabanın istasyonunda inicem.anlamsız ve amaçsız gezicem bütün sokaklarını.hiç tanımadığım insanlara selam vericem.otostop çekicem sebze taşıyan bir kasabalının kamyonetine.arkaya oturup sanki bildiğim bir yere gidiyormuş gibi yapıcam.arkadan cama vurup tamam işte burası dicem ve inicem.aslında oraya ait olmadan kendimi oraya aitmişim gibi hissedicem..
kendimi her yere ve hiç bir yere aitmişim gibi hissedebilecem..

avusturya , çek cumhuriyeti , almanya , belçika ve fransa..
dünyaya yeni gelmiş bir uzaylı gibi dolaşıcam trenle.bilmediğim diller , bilmediğim kültürer , yemekler ve içkiler.

daha önce hiç izlemediğim ve ne kadar hayran kalsamda bir kez daha izlemeyeceğim bir yerde şarabımı yudumlarken güneşin batışını izlicem.bir mezarlığı ziyaret edicem.yürücem hep.insanların yüzüne bakarak , evlere bakarak , dükkanlara bakarak yürücem hep.okyanusa kadar yürücem..ona dokunup , hiç kimse olucam..
kendim olucam.
"birey" olucam..

ve daha sonra tekrar gitmenin hazzını yaşamak için istediğim zaman evime geri dönücem.
evime dönmek de bir nevi "gitmek" sonuçta.
gittiğim yerlerden geriye gitmek..

öncesizlik , sonrasızlık..zamansızlık.
ölmek ya da yaşamak..

huzur.

özgürlük..







bütün bunlarla beraber , ne yazıkki bu yaşadığımız dünyada hiç birimiz "birey" değiliz...

Hiç yorum yok: