19 Mart 2009 Perşembe

ölüm.

ölüm,

çiçektir...

koparıpta kökünden düşüncelerin inceldiği yerde , daha da anlamsız bir yaşam yakalayarak belki ; ölmek bazı gözlerde...
koklamak rüzgara saldığı kokusunu ölümün.simsiyah gözlerine bakıp aşık olmak ona...

ne ruhunu vermek , ne de elini tutmak...
ne de girmek papatyalardan yapılmış bir tabuta...ne de gömülmek çimen kabilesinin tertemiz toprağına.
sadece bakmak gözlerinin içine ve koklamak delice..son bir dansla belki öpmek kırmızı dudaklarından ölümü.

unutmak her şeyi
ve unutulmak istenmek belki.

renkleri duymak..ve sesleri görmek...
bitmemek hiç...hep olmak.

özel olmak..değerli olmak.
ve
verdiğini

almak...



gitmek hiç gidilmeyen yere..gidipte dönülmeyen yere..gidipte dönmek istenmeyecek yere...dönmek en geriye...gidip...git...ti...gitmek hep...
ve
varamamak hiç bir yere....ama bilmek gittiğini ve hep gideceğini.
arkandan bakan veya öyle sandığın ıslak gözlerin ufkunda yavaş yavaş , sakin sakin bitivermek...

lanet bir sokak lambasının böceklerle dolu ışığının altında , gölgenle konuşmak...hiç bitmeyecek bir sohbet etmek...zaten bitmesini istememek belkide...

ama bitmek zorunda olan..
......


bütün hüzünleri,acıları ve yanında mutlulukları da bırakmak bir daha ulaşamayacağın kadar uzağa...uzaklaşmak...
hiç bir zaman,
unutamamak...unutamayacak olmak..

aşık olamamak bir daha hiçbir şeye...bunu bilmek...
lanet farkında olmak...




aniden korkmak...ürpermek...
susmak...
sustukça bir daha hiç konuşmamak istemek...

gitmek....uyumak...uyandırılmamak...bitmek...tükenmek...üşümek...sanmak...anlayamamak...anlatamamak...

ağlamak.......


ama
ölmek
değil......



ölüm,

çiçektir........




Hiç yorum yok: